PANTEÓN
“Hic ille est Raphael, timuit quo sospite vinci, rerum magna parens et moriente mori.”
Bu, Türkçe ifadeyle
“Burada Raphael yatıyor; yaşarken doğa onun tarafından alt edilmekten korktu, şimdi ise onun ölümüyle birlikte ölüyor gibi görünüyor.”
Vatikan müzesinde duvarları süsleyen felsefe, bilim ve sanatın görsel temsilcisi Rafael 37 yaşında iken büyük bir ünvan bıraktığı bu dünyada
Pagan inanışında tanrıların evi olarak inşa edilen ve sonradan hristiyan olan romanın en değerli yerlerinden birine panteona gömülme ölümsüzlüğüne ulaşıyor.
Aralık ayının 23 ünde otelimizden çıktık. Fontana de trevi nin önünden geçtik. geç saatte karnımızı doyurmak için bir restaurant ta yemek yedikten sonra öylesine yürüdüğümüz ve bir sonraki gün için planladığım o muhteşem yapıyla istemsiz denk geldik. Çokta mutlu olduk aslında. Bu kadar yakınımızda olduğunu bilmek duygusu
Pagan inanışının dorukta olduğu zamanlarda herkesin kendi özel tanrıları olduğu o zamanlarda yapılmış bu yer. M Ö 27 de Pan ( tüm ) Teon ( tanrılar ) adına yapılmiş olan bu yapı sonraları yanmış ve MS 118-128 yıllarında imparator Hadrian tarafından tekrar inşa edilmiş ancak imparator saygı ithafıylar ilk mimarının adını tapınagın ön cephesine yazdırmış.
Ancak romanın hrıstıyanlaşması ile de MS 609 da hristiyan bir kiliseye dönüştürülmüş. Katolik bir kilisedir ve adı SANTA MARÍA AD MARTYRES tir. Panteonun önünde mısırdan getirilmiş ve bir obeliskle taçlandırılmıştır.
Ama beni en çok etkileyen şey, Panteon’un mimarisi oldu. Kubbesine bakarken, bunun antik dünyanın bir mühendislik harikası olduğunu hissetmemek imkansız. Dünyanın en büyük betonarme kubbesine sahip olduğunu öğrenmek beni bir kez daha hayrete düşürdü. Roma’nın kültürel üstünlüğünü ve insan zekâsının sınırlarını zorladığını burada hissetmek mümkün. Panteon sadece bir yapı değil, geçmişin bir aynası gibi. Hem tanrılarla hem de tarihle bir bağ kuruyorsunuz.
Yorumlar
Yorum Gönder