YERALTINDAN NOTLAR KİTAP İNCELEMESİ
Üniversitenin daha birinci yılı 2012, ne zorluklar ardından en iyi olanlar arasından bir üniversite olan İstanbul iletişim fakültesi Radyo sinema ve televizyon bölümü öğrencisi olmuşum. Eğitimin üstünlüğüne inanan idealist bir öğrenciyim. Aynı yıl Zeki Demirkubuz okulumuza gelecek, yeni bitirmiş olduğu film olan '' Yeraltı'' hakkında söyleşi yapacak, biz iletişim öğrencileri koca anfide Zeki Demirkubuz'la birebir sorularımıza cevap arayacağız. Ön hazırlık olsun diye film hakkında ki tüm eleştirileri okurken filmin özellikle, Dostyevskinin '' Yeraltından Notlar'' adlı eserinden uyarlama bir eser olduğunu öğrenmistim. Zaten Zeki Demirkubuzun filmine '' Yeraltı " demeside bundan. Sonraki gün Zeki Demirkubuzun katiliminda hem filmi hakkında konuşmuş hem de bir Yönetmenin gözüyle Dostoyevskiyi daha yakindan tanıma imkanı bulmuştum.
Aradan yıllar geçti. Dostoyevskinin bir çok eserini okumuş olmama rağmen, belki de adında ki o ağır havadan yada yeraltı filminde ki o gri etkiden olsa gerek, kitabı okumaya ancak cesaret gösterip bugünlerde bitirebildim, aslinda içinde bulunduğumuz kötü bir zamanda 'virüsün etkili olduğu yil' karamsar birşeyler okumanın yada izlemenin psikolojime nasıl etki edeceği beni endişelendiren bir soruydu ve nihayetinde kitap hakkında ki fikirlerimi sizlerle de paylaşmak isterim.
Yeraltından Notlar, kitap 1864 yılında Sanpetersburg' da yaşayan birinin psikososyal hayat hikayesine odaklanır. Bu hayat hikayesi " Ben Hasta Bir Adamım" cümlesiyle başlayıp sizi kendi yeraltı dünyasına çekerek onunla birlikte bir hayata tanıklık etmenize olanak sağlar.
Yer, yeraltı olarak nitelendirilir ancak bu yeraltı aslında yerin metrelerce altı olmayıp bir ironi üzerine kurduğu dünyada var olan sınıfsal ayrımın ve toplumsal sınıflandırmanın kişiler üzerindeki psikososyal etkisine vurgu yapar. Aslında günümüz şartlarında bakanlıkta çalışan biri olarak belki orta sınıfı temsil edebilecek bu karakterin kendisini aşağılayıcı tutumu ve aynı eğitimden geçmiş kişilerle olan karakteristik farkların etkileri üzerine tek taraflı bir anlatıcının kendi içsel duygularının ifadelerinin hayatına yansımaları üzerine kuruludur.
Bu hayat aslında herbirimizin bir keresinde içinden geçtiğimiz bir yolculuktur. Ancak yeraltından seslenen bu karakter aslında bütün acizligiyle kendini ifadesinde ki ustalığı ve içinde bulunduğu anın resimsel tasvirleriyle sizinle bir yandan da alay eder.
Karakterin kendinin kim olduğunu ve kendi karakter analizindeki üstünlüğü şaşılacak derecede detaylarla insanın zihninde anı yaşatan edebi bir şaheserin ilk ayak sesleridir.
Dostyevskinin ilk yazitlarinda belirgin bir biçimde kendini belli eden Gogol'un etkisinden kurtulmaya başladığının izlerini taşıyan bu eser. Sonralarinda Dostyevskinin en sevilen eserlerinden biri olan 'Suç ve Ceza' yi doğuran bir yolculuğun temel taslaridir.
Kitap, kendi karakterini çok iyi tanıyan birinin, bazen yapabilirim ancak yapmıyorum , bazende düşünüyorum, farkındayım ama cesaret edemiyorum, arasında sıkışmış ve bu çıkmazlari hayatının her aşamasına yansıyan bu yüzden de kendisini aşağılık gören, hayatının hiçbir ayrintisinda mutlu olmayan böcekten bile aşağı olduğu fikrini kabul etmiş bir insanın iç çatışmalarını , karakterinde ki zayıflığını ve bu zayifligin sosyal yansımalarını, bize anlatır.
Alıngan tavrıyla kendi kendine ürettiği kuruntular sonucunda arkadaslarindan , kendisine hizmet eden hizmetçisinden ve aslında nasil bir duygu olduğunu anlayamadığımız Liza ile olan ilişkisinde hep duygusal çatışmaların , iç konuşmaların, söylenmek istenip soylenemeyenin, yapılmak istenendeki zamansal çelişki ile ön plana çıkartılarak alışık olduğumuz roman kahramanının tüm karşıtlığıyla beklenenin aksine aciziyeti ile tiksinc bir yaşamın tüm özelliğini kendinde barındırır.
Bir yanda kendinden üstün özelliklerde donatildığını düşündüğü arkadaşlarıyla olan zorlama ilişkisinde aşağılanmayla sonuçlanan tavır ve davranışlara verdiği aciz kalmış karşılıklarla yaşadığı tatminsizliği, kendinden daha alt seviyede ki atçıdan, lisadan ve kendi usagindan çıkartmaya çalışır. Onlara erkekliğin erdemlerini, yöneten bir efendi tarzıyla ifade etmeye çalışan bir karakter olarak aslında okuyucunun gözünde kendini dahada alçaltir.
Bir romandan çok , yenilmiş bir insanın otobiyografisi olarak da değerlendirilebilir.
Bir tarafta kendini elestirirken bir taraftanda sosyal baskının insan üzerindeki kalıcı etkisine de gönderme yapar. Bunu genel geçer kabul gören doğrularla ifade eden Dostoyevski aslında iki kere ikinin beş edebilme ihtimalinin aslında övgüye değer kabul edilmesi gerektiğini söyleyerek, zaten başından beri roman kahramanlarinda aranan özelliklerin aksi bir karakterle, kendi düşüncelerinin toplum tarafından kabul edilmiş olanın dışında doğrular olabilecegine iknaya çalışır.
Kitap Dostoyevskinin her kitabı gibi hareketsiz bir dünyanın kelimelerle örülmüş caddelerindeki her detaya dikkat ederek ilerlemeniz gereken bir yapıt. Kendinizi siz olmaktan çıkartıp empati duygularınızla kitabı okuyunca daha zevk alabilirsiniz. Tüm duygularınızdan arınıp azgin bir, kelimeler nehrine atılmak gibi, bu nehir sizi bazen farkedemediginiz, hayatın en güzel detaylariyla bazende en dip noktasıyla buluşturur. Her halükarda nefessiz kalabileceğiniz anlarda olur, yinede o nehirde yüzmeye devam ederek belki aydınlık bir okyanusa adım atabilirsiniz, yani insanin, hayatın herhalini yaşayabilme ihtimali olduğunu bildikce , yeraltinda yaşayan bu hayatlar aslında bizlere hiç uzakta değil. Belki de onlardan biride sizsinizdir.
İspanya León 21/12/2020
Yorumlar
Yorum Gönder