BİR KÖPEĞİN GÜNLÜĞÜ
Sokakta, kimseler yoktu, az ilerde karanlığın içinde beliren sokak lambası altında oturmuş bir köpek yalnız bir başına ayakta duruyor gelen giden kimseleri yokluyordu, korktu.
Köpeğin nasıl tepki vereceğini bilmediğinden yolun karşısına geçti.
Uzaklasa bildiği kadar uzaklasti. Bir yandan başını köpeğin olduğu yöne çevirip, olası hareketlerini gözlüyor, bir yandan da karanlığa doğru yolunu bulmaya çalışıyordu, yürüdü, epey uzaklasmisti ki köpek bütün vücudunu, üzerinde ki tozu toprağı atmak üzere silkeledi, yoldan hızla bir araba geçti, köpek başını adamın olduğu yöne cevirdi, bunu gören adam adımlarını hızlandırdı.
Köpek adamın geldiği yönde karanlığa doğru yürüdü, açtı, gün boyunca hiç birşey yememişti, hiç kimse bir lokma ekmeğini onunla paylaşmak istememişti, caddeler boş, incin top oynuyordu.
Karanlığın içinde insan askerler gibi dizilmiş yol kenarında ki ağaçlar görülüyordu. Karnını doyuracak birşeyler bulmak bu saatlerde çok zordu. Kasabin cöplügünde arta kalan kemik parcalarındaki etleri kediler çoktan yemislerdir bile diye düşündü. Hem eski kasap daha bir comertti, kasabı devir alan çırak , kemiklerin üzerinde bir gıdım et dahi bırakmıyordu. Nereye gitse açlık heryerdeydi.
Bu dünyaya zaten bir köpek olarak gelmek bile en acı şey degilmiydi, insanlarin birbirlerini asagilamalarinda buna tanık oluyordu. Her nekadar bu dünyaya bir köpek olarak gelmek sorulmadiysa da, en azından yaşam garantisi olsaydı yaşadıkları hayatın. İnsanlara ölümden sonra vaad edilen şeylerin hiç biri zaten vaat edilmediği gibi, bu dünyada da köpek gibi yaşıyordu.
Ne kadar da üzülüyordu haline, oysa bir zamanlar ataları en güçlü canavarlarla bile savaşacak erdeme sahiptiler, saygı duyulmuşlardı ve hayat onlara daha cömert davranmıştı.
İçinde bulunduğu durumdan ötürü kendisini suçladi. Sahibi küçük evlerinde, çok yer kaplıyor diye dışarıya atmasaydi, her ne kadar yediğinin atalarının yediği hiçbir şeyle benzer olmasada, kendisini bu kadar aç hissetmiyordu. Keşke hiç büyümeseydi ve hep küçük kalsaydı. Küçük sesiyle , küçük vücuduyla sahibi nasılda ilgileniyordu onunla. Dışarıya çıkıyordu , oyunlar oynuyorlardı , sıkıla sıkıla yaptığı kakasını bile topluyordu arkasından ve kizmiyordu hiç. Hep seviyordu. Bir keresinde sahibi yatağında uyumasına bile izin vermişti.
Ne oldu ve ne değişti anlam veremiyordu. Şimdi anlam verebildiği tek şey açlığıydi ve yiyecek bir şeyler bulmak onu hayatta tutacak tek şeydi.
Nasıl yiyecek bulunur, nereye gidilir ve kimden istenir işte bu kısımlarda hep yanlış davranışlarda bulunuyordu. Bir keresinde simitcinin tezgahinda duran bir parça ekmeğe ağız uzattı diye öylesine bir tekme yemişti ki karnina, hala daha o acıyı karnında hissediyordu.
Bir keresinde de sadirvanda abdest alan bir adamın yere düşen ceketini kokladigi için de gürültülü bagrismalarla adamın yerden aldığı taşı az kalsın kafasına yiyordu. Zar zor canını kurtarmıştı.
Bir başka seferde de adamın biri elindeki ekmekle onu yıkık bir eve goturmuş sonra vücudunu sıvazlamaya başlamıştı, çığlıklarına gelen bir kaç adam sayesinde viraneden kendisini zar zor dışarı atmıştı. Üstelik gelen adamlardan biri boynuna oyle sert bir tekme atmıştıki nefesi kesilmişti. Hiç anlam veremediği bir şeyler olmuş ve her defasında olduğu gibi bu defa da bir köpek olduğundan, kendisine köpek gibi davranılmıştı.
Bazi geceler cok karanlık olunca insanların en az olduğu yerlere gidiyordu, çünkü bir çocuk vardı o civarda ve gördüğü her yerde boynuna bir ip atıp onu bir başka kendi cinsleriyle kavga ettirmeye çalışıyordu. Oysa kavga etmeyi hiç bilmiyordu, bunun için sahibine çok kizgindi çünkü ona kavga nasıl ediliri ögretebilirdi ve bugün bir kavgada başarılı olursa karşılığında belki karnını doyurabilirdi. Açtı ve aylak aylak karanlığın ortasında nereye gideceğini bilmeden dolaşıyordu.
Saatler geçmiyordu , her yer karanlıktı , bir kaç sokak lambasi ışığı haricinde.
insanlar yuvalarına cekilmis, ışıklarını sondurmüşlerdi bile. Geçen bir kaç araba ya da karanlıkta kavga eden baş düşmanı kedilerin çıkarttıkları ses veya bazı evlerden yükselen bagrismalar dışında sadece karanlık vardı ve hissettigi açlık, Karanlığın bu kadar karanlik olduğunu ilk kez sahibi onu ağaçlık bir alanda bırakıp gittiğinde fark etmişti. İlginç sesler geliyordu ağaçların arasından, hem cinsleri bağırıyor ve hiç anlamadığı bir dilde bir şeyler söylüyordu ancak o bu dili hiç bilmiyordu, onlar gibi ses çıkartıyordu ama anlamları farklı olan aynı seslerdi sadece.
O gece, kimsenin olmadığı o yerde sahibi onu arabadan dışarı cikarttığında, yine herzaman ki gibi oyun oynamak istiyor zannetti, çünkü sahibi ne zaman oyun oynamak için onunla bir yerlere gitse eline o yeşil yumuşak topu alırdi. Bu kez de öyle yapmıştı. Eline aldığı yeşil topla birlikte evinden çıkarken boynunda ki asılı tasmayi da çıkartmıştı. Zatenbuna bir anlam verememişti , niçin kendisine hediye olarak aldığı o güzel ve değerli kolyesini kendisinden geri aldi ki belki o kolye olsaydı geri bile donebilirdi çünkü bir keresinde daha küçükken kaybolmuş kendisini bulan insanlar o kolyeye bakarak ellerinde ki cihazlarla bir şeyler yapmış ve sahibi o eve kadar gelmişti.
Sahibinin kendisini ne kadar sevdiğini o gün anlamıştı. Sahibi onu aynen şimdi olduğu gibi gözlerinden akan sıcak ve ıslak olan o sıvı ile karşılamıştı, sarılmıştı ve hatta öpmüştü burnundan. Bu guzel günleri hatirlayinca gözleri tekrar yasardı hiç kimsenin bilmediği o dilde hüzünle inledi, o gece sahibi arabadan inmiş elinde ki topu kendisine her zaman ki gibi göstermişti, boynuna sıkıca sarılıp onu öpmüş ve elinde i topu ağaçların arasına doğru firlatmisti. Gecenin karanlığında atılan topu gormesede sırf sahibinin oynamak isteğini geri çevirmemek için görmediği o topun atıldığı o yöne doğru koştu, agaclarin arasında dökülen yaprakların altını üstüne getirerek aramaya başladı ve topu bulamadı. O esnada geldikleri o aracın aynı sesini duydu ve uzaklaşan o sese ragmen aramaya devam etti. Bir şey bulamayınca ağzına aldığı bir dal parçasıyla sahibinin topu attığı yere geri döndü. Ancak hiç kimseler yoktu. Bunu bir oyun sandı, etrafa bakındı , sağa sola koştu ve sahibini aradı ama kimse yoktu. Karanlıktı sahibinin topu attığı yere geri döndü ve agzindaki dal parçasıyla beklemeye başladı , bekledi , bekledi ve bekledi.
Karanlık yerini aydınlığa bırakıyordu, herşey daha bir görünür oldu, yeniden etrafına bakındı ağaçlar vardı sadece ağaçlar, az otede ağaçların üzerinden karga sürüsü gürültülü sesler çıkartarak üzerinden geçtiler. Etrafına bakındı , korkmuştu kargaların sesinden , çünkü daha önce hiç bukadar kuşu bir arada görmemişti. Etrafına bakındı, ağzında ki dalı yere bıraktı , sahibini ve kendisini getiren aracı gözleri aradı ama göremedi.
Beklemeye devam ediyordu, karanlık yerini aydınlığa , aydınlık yerini güneşin yakıcı sıcaklığına devr ediyordu, güneşin altında beklemeye devam etti , yorulmuştu , yolun kenarında, karnı uzerine uzandı , başını ön ayaklarının uzerine koydu, sahibi neredeydi, içinde bulunduğu duruma anlam vermeye çalışıyordu. Öğlen güneşi etkisini yitirmeye başladı, karnı guruldadi, susadi.
Uzaktan bir traktör köpeğin durduğu yöne doğru geliyordu. Köpeği gören adam traktörünü durdurdu, köpek yaklaşan aracı görünce yerinden kalktı ve biraz daha yolun kenarına çekildi. Bulunduğu yerden uzaklaşmak istemiyordu, çünkü sahibi her an gelebilirdi. Şoför, traktörünü durdurdu, kontagi kapatti ve köpeğe baktı, ne güzel de bir köpek , Ahırın önüne baglayabilir diye geçirdi içinden. Köpeğe doğru birkaç adım attı. Köpek kendisini geriye attı ve kaçar gibi yaptı. Adam köpeğe doğru bakıp elleriyle işaretler yapıp ağzıyla ilginc sesler çıkartıyordu, köpek bir ara adamın gülümseyen yüzüne aldanır gibi oldu, adam köpeğin boynuna tam elini uzatacakken , köpek birden gerisin geriye attı kendini ve ağaçların arasına doğru kaçtı.
Adam bakakaldi ardından. Köpek az ilerden ağaçların arasından adamı gözlüyordu adam köpeğe yine elleriyle işaretler yapıyor
İlginç sesler çıkartıyordu.
Umudunu yitiren şoför traktorüne bindi, kontağı çalıştırdı , biraz daha bekledi ve köpeğin olduğu yone doğru bakti, bir kaç dakika sonra umudunu yitirdi ve gitti.
Ardından koca bir toz bulutu kalkıyordu.
Adamın uzaklaştığı dan emin olunca yine beklediği o yere geri döndü ve sahibinin gelmesini bekledi. Vakit artık karanlığa çalıyordu. Açtı, susuzdu ve gidebileceği hiç bir yer yoktu. Bekledi , aradan ne kadar zamanın geçtiğinden haberi bile yoktu. Tek hissettiği acliktan başka birşey değildi. Yolun kenarında öylece sahibinin gelmesini bekliyordu ancak arada sırada tozu dumana katarak geçen arabalardan başka birşey de yoktu.
İspanya günleri León 04/09/2020
Yorumlar
Yorum Gönder