UMUDUN KÜLLERI
Hasan uyan hasan tarladaki ekinleri yakmışlar koş yetiş diye bağırdı Hatice kadın. Sesi, ciğerlerini parçalayacak biçimde çıkıyordu boğazından.
Nefes nefese kalmıştı, gözleri büyümüş, bir elinde yazması, bir eliylede karadonunu tutuyordu, saçları bembeyaz ve dağınıktı. Gözlerinden dökülen yaşlarla, Hasaaaan diye bir daha bağırdı. Hasanın kavak ağacından yapılmış oda kapısını hiddetle açtı Hasaaan koş yetiş, tarlada ekinleri yakmışlar koş oğul koş dedi.
Güneş henüz doğmamıştı, rüzgar dalları bir oyana bir buyana savuruyor kuşlar yeşil yaprakların ardında güneşin doğmasını bekliyordu.
Hasan sıcak yatağında olan bitene bir anlam veremeden yorganı üzerinden attı. Hemen şalvarını üzerine geçirdi ve atletle kendini dışarı savurdu. Kapının eşiğinde duran kara lastik ayakkabılarını ayağına giydi. Koşar adımlarla ahırın yanına gitti. Ahırın kapısının yanında duran küreği kaptı.
Ana diye bağırdı anaa sen kadire haber ver,
Hatice ana, vay başımıza gelen dedi, vay basimiza gelen bir yıllık emek heba oldu gitti, kesin o orospunun gardaşları yapmıştır vay başımıza gelen vay diye feryat figan kadirin evine doğru gitti.
Hasan elinde küreği nefes nefese koşar adımlarla tarlaya giderken uzakta yanan ekinin geceyi aydınlatan alevlerini görebiliyordu, yol uzadıkça uzadı bitmedi yol , tarlalardan susuz derelerden ve alçak tepelerden geçti, yol kısalsın diye koştuğu yol uzadıkça uzadı,
Tarlaya az bir mesafe kala Kemalin ahırının önünden geçerken kemalin kopekleri havlamaya basladi, köpeklerden biri bağlı olduğu halde zinciri zorlayarak Hasana doğru ileri atılarak havliyordu. Hasan bir bu eksikti dedi elindeki küreği iki eliyle kavrayarak, saldırırlarsa diye bir yandan da köpeklere bakıyordu. Yavaşladı, sakin adımlarla yoldan geçerken, karanlıktan bir ses; kimdir o diye bağırdı.
Hasan , Kemal abi benim dedi hasan , çobanların Hasan
Kemal; hayırdır? sabahın köründe ne isin var buralarda?
Köpekler havlamaya devam ediyordu,
Kemal; kara sus oğlum sus diyince köpekler sakinledi.
Hasan: bizim ekinleri yakmışlar kemal abi alıkoyma beni.
Kemal: Yok yav dur dur bende geleyim, sen şu traktörü romorktan ayır ben hemen geliyom dedi.
Kemal evden çıktı, uzerinde bir salvar bir kazak vardi, Hasan romorku traktorden ayirmakla mesguldu. Gel dedi hasan gel oyalanma cabuk bin , zaman kaybetmeyelim
Arkada römork , Hasan ve Kemal traktöre bindi tarlaya doğru yola çıktılar. Traktorun isiklari yolu gündüz gibi aydinlatiyordu,
Kemal: yav nasıl olmuş Hasan diye sordu, o esnada elini kaportadaki sigara paketine attı, al yak bir tane dedi,
Hasan; bende bilmiyom vallaha nasıl olmuş. Anam koş, ekinleri yakmışlar dedi, başka da bir bildiğim yok, sabah ola hayrola ben bulurum kim yaptıysa dedi.
Traktör tam gaz, arkada römork bozuk yollarda giderken hasanın bir ara kafası sallantıdan tavana çarptı canı yandı. Hasan bir elinde sigara diğer eliylede düşmesin diye tuttuğu koltukta, ah ulan dedi kendi kendine ; ulan Keriman senin kardeşlerin yaptıysa and olsun ben de sizden birini kara toprağa yollamasam diye söylendi.
Kemal bir şey mi dedin diye sordu , Yok abe yol da bir bitmedi vay başımıza gelen dedi.
Kemal , cana gelmesin Hasan cana, mal yine yerine konulur.
Öylede biz ne yer ne içeriz Kemal abi, tek tarlanın ekinlerinide Allahsizlar yaktı.
Öyle deme Hasan biz neciyiz gardaş siz aç yatarken biz tok kalabilirmiyiz , sen merak etme muhtar bir yolunu bulur. Sen yarın muhtara haber et , çağır jandarmayı tutsunlar tutanağı insallah yapanda bulunur.
Uzaktan küçük görünen alev topu yaklaştıkça büyüyordu. Rüzgar alevleri bir saga bir sola savuruyordu, yanan ekinlerin etrafında bir kaç siluet ellerinde kürekler yerden toprak alıp ateşin üzerine atıyorlardı. Traktör durdu, hasan kendini hemen dışarı attı ve ateş yığınına doğru koştu, vay beni vay diye bağırdı, ateş, ekin yığınını neredeyse küle çevirmişti. Kemal arkadan yetişti, Hasan elindeki küreği toprağa sapladı, bir kaç kürek toprağı yanan ateşe doğru atarken, Kemal dur oğul dur , hay Allah belasini versin yapanin, boş bu saaten sonra yanmış kül olmuş yığın,
Hasan elinde ki küreği bir daha toprağa sapladı,
Kemal, dur Hasan dur diyince Hasan öylece durdu, hiç kımıldamadan yanan ekinden savrulan alevlere baktı. Gözlerinden yaşlar döküldü. Dizlerinin üzerine çöktü,
Güneş dağların ardında henüz doğarken gökyüzü kızıla boyandı. Karanlık ile aydınlık arasında ki bu çizgide bir küme bulut, umudun küllerini sırtlayarak, alevlerin üzerinden uzak diyarlara dogru rüzgarla yol alıyordu.
Ispanya günleri 12/12/2018
Yorumlar
Yorum Gönder