MENDİLCİ KIZ
Kadir, bankta oturmuş önünden geçen insan nehrini izliyordu. Bir ara, gözü yolun hemen karşısında duran, yoldan gelip geçelere elinde ki kağıt mendili satmaya çalışan 10 yaşlarında ki, güneşten sararmış uzun saçlı kıza takıldı.
Kız elindeki kağıt mendilini, sağından, solundan, önünden ve arkasından geçen insanlara satmaya çalışıyordu. Küçük kız, Kadirin gözüne o kadar çelimsiz, o kadar küçük göründü ki, bu durum yüreğini incitti. Yıllar önce okuduğu hikayedeki kibritçi kıza benziyordu bu küçük kızın hayatı.
Kendi kendine, hayat ne kadar da acımasız dedi.
Evet oğlum haklısın, hayat ne kadar da acımasız diye tekrar etti bir ses. Kadir başını sesin geldiği yöne çevirdi. Yetmişli yaşlarında güzel giyimli bir adam bastonunu iki avucu arasında tutmuş, Kadirin baktığı yöne bakıyordu.
Başını kadire doğru çevirdi. Doğru söylüyorsun, hayat o kadar acımasız ki şu küçük kızın dahi gözünün yaşına bakmıyor. Neler de yaşamıştır şu serçe yüreğiyle minik kız değilmi?
Kadir, insan kalabalığına aldırış etmeden oturduğu o bankta kendi kendine bir filozofun düşüncelerine dalmışken, sözlerini destekleyen iyi giyimli bu yaşlı adamın düşüncelerine biraz da isteksiz, evet , dedi.
Ne eksik ne fazla.
''evet'' cevabı yaşlı adamı tatmin etmemişti,
Yaşlı Adam: şu küçük kız, yıllar önce okuduğum hikayedeki kızın durumuna benziyor dedi.
Kadir , az önce aklından geçirdiği şeyi, şimdi dillendirdi.
Kibritçi kızı mı diyorsun dedi.
Yaşlı adam , hay efendim nasılda bildiniz. Evet evet, kibritçi kızdı. Ama orada hikayede ki mevsim kış ve kız en sonunda donarak ölüyor du değilmi.
Evet dedi kadir.
Nasılda bildiniz. Aklımdan geçen bu hikayeyi nasıl da bildiniz diye bir kez daha tekrarladı sözlerini yaşlı adam ancak ilk bahardayız hem hava da soğuk değil diye ekledi.
Kadir yaşlı adamın yüzüne bakarak, insanlar bahar da ölmez mi ? Diye sordu.
Yaşlı adam: hayır , öyle demek istemedim, beni yanlış anladınız dedi. Ah yaşlılık bazen aklımda olan dilime düşmüyor. Kız en azından soğukta değil demek istedim.
Anladım ne demek istediğinizi dedi kadir.
Bir sessizlik oldu.
Az ilerde kaldırım kenarindaki koca ıhlamur ağacının üzerindeki serçelerin bir birleriyle kavga edermiş gibi oynaşmalari Kadirin dikkatini o yöne çekti. Sinsi bir kedi agacin govdesine patilerini dayamış , ağaçta olan biteni gözlüyordu.
Yaşlı adam iki eliyle tuttuğu bastonuna dayanarak ayağa kalktı. Kadire, sağlıcakla kalın dedi.
Kadir: sizde , diye cevap verdi
Yaşlı adam, oturduğu yerden birkaç adım kadar uzaklaştı, adamın cebinden bir paket kağıt mendil düştü.
Kadir mendili almak için yere eğildi ancak adam çoktan kalabalığın içine doğru uzaklaşmıştı. Kalabalığın arasında mendil satan küçük kıza doğru yöneldi. Küçük kızın yanında durdu elini uzattı ve kızın minik ellerini avuçladı ve yürüyüp kalabalığın içinde kayboldular.
Kadir, başını gökyüzüne kaldırdı. Bulutların arasında kendi izini bırakarak giden bir uçağa takıldı gözleri. Acaba nereye gidiyor diye kendi kendine sordu.
Karadenize, diye bir ses duydu Kadir , başını, sesin geldiği yöne çevirdi.
Yetmişli yaşlarında güzel giyimli yaşlı bir adam: Karadenize gidiyor bu uçaklar, karadenize dedi.
Yorumlar
Yorum Gönder